Osman Gazi Saltanat Yılları
Osman Gazi, rüyasında gördüğü göğsünden çıkan koca çınar uğruna, istiklalini kazanan, nice azla nice çoklara kafa tutan, asaleti, cesareti ve mertliği ile ön plana çıkan bir liderdir. Adaletiyle fethettiği yerlerdeki insanların gönlünü kazanmış, kimsenin hakkını yememiş, yedirtmemiştir. İstiklalini kazandığı andan itibaren, ömrünün ve gücünün yettiği kadar birçok toprağı ele geçirmiştir. Hocası Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünden ilham alarak beyliğini yönetmeye çalışmıştır.
Aynı zamanda, sözünden ilham aldığı hocası Şeyh Edebali’nin kızı Bala Hatun ile evlenerek, Şeyh Edebali’nin reisi olduğu askeri güç Ahi Teşkilatı’nın desteğini arkasına almıştır. Osman Gazi, Osmanlı Devleti’nin ilk padişahıdır ve kendisi saltanatı boyunca bey ve gazi unvanlarıyla anılmıştır. Kendisinin saltanatı döneminde kaynaklar çok kısıtlıdır. Bunun için o döneme dair bazı durumlar bilinmez ya da tartışma konusudur. Gelin birlikte Osman Gazi’nin saltanatına göz atalım.
Osman Gazi
Osman Gazi, 1258 yılında Söğüt ya da Osmancık’ta dünyaya gelmiştir. Babası Kayı aşireti reisi Ertuğrul Gazi, annesi Halime Hatun’dur. İlk evliliği, 1280 yılında Mal Hatun ile gerçekleşti. 1289 yılında, kendisinin ve babasının hocası olan Şeyh Edebali’nin kızıyla evlenmiştir. Şeyh Edebali, askeri bir güç olan Ahi Teşkilatı’nın reisidir. Bu nedenle, Osman Gazi’nin Şeyh Edebali’nin kızıyla evlenmesi, nüfuzunu ve kudretini artırmıştır.
Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’ye bizzat dönemin Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından Söğüt kışlak, Domaniç ve Ermeni Dağları yaylak olarak verilmiştir. Osman Gazi, Ertuğrul Gazi’nin 1281 yılında vefatıyla aşiretin başına geçti. Başa geçtiğinde, babasının siyasetini devam ettirdi. Komşu Bizans tekfurlarıyla iyi geçinmeye gayret gösteriyordu.
Osman Gazi, mallarını yaylağa çıkarmak için Bilecik ve İnegöl önünden geçmek zorundaydı. Aksi takdirde Germiyan tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardı. Bilecik, Yarhisar ve Harmankaya tekfurlarıyla aşiretin arası iyiydi; lakin İnegöl tekfuru, Türk düşmanlığı ile ön plana çıkmaktaydı.
Osman Gazi, önce Çobanoğulları Beyliği’ne, sonra da Germiyanoğulları Beyliği’ne bağlıydı; onlar da Selçuklu Devleti’ne bağlıydılar. Osman Gazi, ilk başlarda Bizans sınırına, Şeyh Edebali’den aldığı destekle birlikte Çobanoğulları ve Germiyanoğulları’nın adını kullanarak akınlar düzenlemekteydi.
Osman Gazi’nin malları Domaniç’e doğru sürülürken, İnegöl tekfuru tarafından rahatsız ediliyordu. Neticesinde, Osman Gazi 70 kadar askeriyle Domaniç’e doğru yola çıktı. Osman Bey’in üstüne doğru geldiğini öğrenen İnegöl tekfuru vaziyet aldı ve pusuya yattı. Osman Gazi, Ermenibeli’ne gelince tekfurun askerleri harekete geçti ve Osman Bey’i pusuya düşürdü. Savaş çok kanlı bir şekilde gerçekleşti; lakin Osman Gazi ve askerleri, tekfurun askerlerinin geri çekilmesini sağladı. Osman Gazi, Ermenibeli Savaşı’nda yeğenini kaybetti ve tekfurla kesin bir hesaplaşmanın yakın olduğunu biliyordu.
Osman Gazi, ilk olarak İnegöl yakınında bulunan Kulacahisar’ı kuşattı ve orayı ele geçirdi. İnegöl tekfuru, Osman Gazi ile tek başına baş edemeyeceğini anlayınca Karacahisar tekfuru ile anlaştı. Karacahisar tekfuru, İnegöl tekfuruna yardım için oğlunu görevlendirdi. Bu ittifakı cezalandırmak için Osman Gazi harekete geçti ve Domaniçbeli/İkizce Savaşı (1286) meydana geldi. Osman Gazi, atlı okçu askerleri sayesinde savaşta üstün geldi ve ittifakı mağlup etti; lakin bu sefer de kardeşini kaybetti.
Normalde Karacahisar tekfuru, Selçuklu’ya bağlıydı; ancak oğlunu Osman Bey’e karşı savaşması için görevlendirmesiyle, Osman Bey bu tekfurun düşman konumunda olduğunu Selçuklu’ya kabul ettirdi ve neticesinde bu kaleye saldırarak kaleyi zapt etti (1288). Bu kalenin fethiyle Kayı’nın artık bir kalesi bulunuyordu. Kalenin fethinde ele geçirilen ganimetler Selçuklu’ya bağışlandı. Bu kalenin alınmasıyla Osman Gazi’nin namı arttı. Üstelik, Eskişehir’in kontrolü de artık ondaydı. Kayı, Selçuklu için güçlü bir uç beyliği durumuna gelmişti.
Osman Bey, hocasının “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü saltanatı boyunca benimsemiştir. Bir gün, eline geçen Harmankaya Tekfuru Köse Mihal’i affetmiş ve bu affın sonunda Köse Mihal, Osman Gazi’ye bağlılığını bildirmiştir. Köse Mihal, Osman Gazi’ye bağlıydı, ancak bunu duyurmamıştı. Bu nedenle, Bizans’ın Osman Gazi’ye yönelik tüm planları, Köse Mihal tarafından Osman Gazi’ye ifşa edilmiştir. Osman Gazi, Köse Mihal sayesinde Sakarya’ya doğru uzun soluklu yağmalara gitmiştir. Osman Gazi, 1288–1299 yılları arasında Sakarya taraflarını yağmalamak ve gaza yapmakla zamanını geçirmiştir.
Köse Mihal
Osman Gazi, yaptığı gazalarla birlikte nüfuzu ve gücünü artırmaktaydı. Sınırdaki Bizans tekfurları, Osman Gazi’nin gücünün artmasından korkuyorlardı. Bu nedenle, Osman Gazi ve askerlerini katledecek bir plan yaptılar. Plana göre, Bilecik tekfuru, Osman Gazi’yi düğününe çağıracak ve oracıkta öldürecekti. Köse Mihal, Bizans tekfuru olduğundan bu plandan haberdar oldu ve dostu Osman Gazi’ye planı ifşa etti.
Osman Gazi de bu durumu kendi lehine çevirmek istedi. Bilecik tekfurunun davetine karşılık, düğünün kale içinde değil, kale dışında yeşillik boş bir alanda yapılmasını istedi. Buna sebep olarak, o kadar insanı kale içinde ağırlamanın imkansız olduğunu öne sürdü. Adet gereği, emanetlerin yaşlı kadınlar tarafından bilecik kalesine getirileceğini söyledi. Bilecik tekfuru, bu istekleri duyunca çok mutlu oldu ve Osman Gazi’nin tüm tekliflerini kabul etti. Düğünün kale dışında olmasıyla, Osman Gazi’yi daha kolay öldürebileceğini ve bunun yanında mallarını ve kadınları da daha kolay ele geçireceğini düşündü.
Osman Gazi düğüne vardı. Düğün için hediye taşıyacak olan yaşlı kadınların çarşafları erlere giydirildi. Böylelikle erler, çarşaflarla kolayca kaleye girdiler. Halihazırda tekfurun askerlerinin neredeyse hepsi düğün alanındaydı. Erler, kale içerisinde askerleri etkisiz hale getirerek kaleyi kolayca zapt ettiler. Osman Gazi’ye haber ulaşınca, Osman Gazi ayaklandı ve atına binip hızlıca düğün alanından uzaklaştı. Tekfurlar, Osman Gazi’nin bir şeylerden şüphelendiğini ve kaçtığını düşündüler ve hemen harekete geçtiler. Osman Gazi çoktan pusuya yatmıştı.
Osman Gazi’nin arkasından koştuğunu düşünen tekfur askerlerinin önüne Osman Gazi, birkaç askerini yem gibi ortaya attı. Tekfurlarla çarpışan askerler, plan gereği geri çekiliyorlardı. Osman Gazi’nin askerleri, iki taraftan da yattıkları pusudan çıkıp Bizans askerlerine saldırdılar. Geri çekilmekte olan askerler de Bizans askerlerine yeniden saldırmaya başlamışlardı. Osman Gazi, Bizans askerlerine Turan (Hilal) taktiği uygulamış ve savaşı kazanmıştı. Artık Bilecik, Osman Gazi’nin elindeydi. Bilecik, beylik için önemli bir merkez olmuştur. 1299 yılında Turgut Alp önderliğinde de İnegöl fethedilmiş ve Türk düşmanlığı ile bilinen tekfur idam edilmiştir.
Anadolu Selçuklu Devleti’nde yaşanan onca sıkıntıdan dolayı beylikler kendi kafalarına göre hareket etmeye başlamışlardı. 1299 yılında ise Osman Bey, Selçuklu’dan tamamen kopmuştur. Buna kanıt olarak Dursun Fakih ve Şeyh Edebali’nin bir isteği üzerine Osman Gazi ile olan konuşmalarına bakalım:
Osman Gazi, “Ne yapılması gerekiyorsa yapılsın.”
Dursun Fakih, “Beyim, sultandan izin almak gerektir.”
Osman Gazi, “Bu şehri ben kendi kılıcımla aldım. Bunda sultanın ne dahli var ki ondan izin alayım? Ona sultanlık veren Allah, bana da gaza ile hanlık verdi. Eğer minneti şu sancak ise ben kendim dahi sancak kaldırıp düşmanlarla uğraştım. Eğer o, ‘Ben Selçuklu hanedanıyım’ derse, ben de ‘Gök Alp’in oğluyum’ derim. Eğer ‘Bu ülkeye ben onlardan önce geldim’ derse, Gündüz Alp dedem de onlardan önce geldi.”
Ayrıca bu tarihlerde kendi adına hutbe okutması da beyliğin 1299 yılında kurulduğuna ve tam istiklaline kavuştuğuna işarettir. Neşri tarihine göre ise Alaaddin Keykubat’ın ölüp oğlu olmadığından, tahta veziri geçmesiyle Osman Gazi adına hutbe okutulmaya başlanmıştır.
Osman Gazi, gözünü İznik’e kestirdi. İznik, Oğuz Türkleri için önemliydi. Aynı zamanda, bu şehir Hristiyanlar için de kıymetliydi. Osman Gazi, İznik’i almak amacıyla İznik önündeki Köprühisar’ı ele geçirdi. İznik’i tehdit etmesiyle herkesin dikkatini üzerine çekmişti. Halihazırda onca fetih ve nüfuzunun artmasıyla Bizans’ı zaten korkutmaktaydı. Bursa tekfuru Osman Gazi için şöyle diyordu:
Bursa tekfuru, “Şol Türk, buraya kadar gelip etrafı yurt tutup yerleşti. Biz ise sadece seyrederiz. Eğer bu son durumu da seyredersek az zamanda cümlemizi kahreder. Artık onu buralardan defetmenin vakti gelmiştir.”
Birçok tekfurun yanı sıra Bizans İmparatoru II. Andronikos da İznik’i Türk tehdidinden kurtarmak için iki bin kişilik ordu gönderdi.
Osman Gazi, İznik’i kuşatmaya başlamıştı. Bizans imparatorunun gönderdiği ordu, İznik’e yakın bir yerde olayları yakından takip ediyordu. Osman Gazi, gönderdiği küçük bir birlikle imparatorun ordusunu püskürtmeyi başardı. Püskürtülen Bizans ordusu, daha güçlü bir şekilde dönmek için İstanbul’a döndü. Osman Gazi, ilk defa Bizans’ın merkezden gelen gücüyle çatışacaktı. İstanbul’a dönen Bizans ordusu, daha güçlü bir şekilde Yalova’ya ayak bastı ve Koyunhisar’a doğru harekete geçti.
Osman Bey, emrine tüm derebeyleri almıştı. Osman Gazi’nin ve Muzalon komutasındaki Bizans ordusu, Koyunhisar’da karşı karşıya geldiler. Koyunhisar Muharebesi olarak anılacak olan bu savaşta galip taraf Osmanoğulları Beyliği’ydi. Bu savaşın kazanılmasıyla Osman Gazi’nin namı fazlasıyla artmış ve siyasi karizması üst seviyelere ulaşmıştı. Tarihçilerin rehberi Prof. Dr. Halil İnalcık’a göre, Osmanlı’nın kuruluş tarihi bu savaşın kazanıldığı tarihtir.
Koyunhisar Muharebesi kazanıldıktan sonra Bursa tekfuru, Kite, Kestel, Badnos, Atranus tekfurlarıyla birlikte imparatorun emriyle Osmanoğulları’nın üstüne yürüdü. 1303 yılında Osman Gazi’nin ordusuyla kapışan bu tekfurlar mağlup oldular ve Bursa’ya kadar geri çekildiler. Artık Osman Gazi, İznik’i abluka altına aldığı gibi Bursa’yı da abluka altına almıştı.
Osman Gazi, Koyunhisar zaferiyle rahatlıkla Körfez, İstanbul’un Anadolu yakası ve Kocaeli’nin kuzeyi, Kandıra taraflarına kadar yağmaya ve gazaya çıkabiliyordu. Bizanslılar, Osman Gazi’yi hiçbir şekilde durduramadılar ve durdurabileceklerini de zaten düşünmüyorlardı. Hem yapılan fetihler hem de akınlarla iyice mahvolmuşlardı. En sonunda Bizans İmparatoru, Türklerden kurtulmak için Moğollardan, yani İlhanlı Devleti’nden yardım istedi ve yardım karşılığı olarak kız kardeşi Marya’yı hükümdar Gazan Mahmud Han’a verecekti. Mahmud Han bu teklifi kabul etti, ancak Marya daha yoldayken Gazan Mahmud Han vefat etti. Yerine Olcaytu Han geçti ve Marya ile o evlendi, ancak gerek ülke içi karışıklıklar gerekse isyanlar derken Bizans’a yardım edemediler.
Osman Gazi, Karacahisar’a gitti ve burayı saldırı merkezi olarak belirledi; yanına Köse Mihal’i davet edip onu İslam’a davet etti ve Köse Mihal’i Müslüman yaptı. Köse Mihal ile birlikte birçok Bizans’a bağlı kale ve yerleşke ele geçirildi. Osman Gazi gazadayken, Germiyanoğulları’na bağlı Tatarlar, Eskişehir pazarlarını yağmalamaya kalkışmıştı. Osman Gazi, gazaya çıkmadan önce Karacahisar’a oğlu Orhan Bey’i muhafız olarak koymuştu. Orhan Bey, başarılı bir şekilde Tatarları püskürttü. Osman Gazi haberi duyunca Karacahisar’a geldi ve halihazırda hastalığı da bulunduğu için artık yorgundu ve gaza işini oğlu Orhan’a devretmişti. Orhan Bey gazada gayet başarılıydı. Osmanoğulları, 1305 yılından sonra akınlara devam etmiş, lakin seferlere ara vermiştir. Bunun birçok sebebi bulunuyordu.
İznik, İzmit ve Bursa alınmadan yeni sefer yapmak tehlikeliydi ve aynı zamanda Anadolu Selçuklu Devleti yıkılmıştı. Yerine gelen İlhanlı Devleti, tüm Anadolu beyliklerini kontrol edebilmek için beyliklere valiler göndermekteydi.
Osman Gazi, bazı kaynaklara göre 1324, bazı kaynaklara göre ise 1326 yılında vefat etmiştir. Oğlu Orhan’ın önderliğinde Bursa’nın fethedilişini görüp görmediği, kaynak eksikliğinden dolayı bilinmiyor.
Osman Bey, döneminde inanılmaz bir siyasi karizma ve şana erişmiştir. Bin yıllık Roma’yı bir beylik olarak perişan etmiş, Bizans’a yaptığı akınlarla koca Roma’yı korkutmuştur. Bizanslı çocukları korkutmak için Osman Gazi’nin adı kullanılarak hikayeler yazıldığı rivayet edilir. Babası Ertuğrul Gazi’den aldığı aşireti beyliğe dönüştürmüş ve 4.800 km² olan topraklarını 16.000 km²’ye çıkarmıştır. Rüyasında göğsünden çıkan koca çınar uğruna kılıcını Bizans topraklarına savurmuş ve birçok yere Türklüğü ve İslam’ı getirmiştir. Onun gazalarına ve seferlerine oğlu Orhan da devam etmiştir. Osman Gazi’nin kurduğu bu devlet, Viyana kapılarına kadar dayanacak ve 623 sene ayakta kalacaktı. Yıkıldığında dahi farklı bir rejimle onu devam ettirecek bir devlet var olacaktı.
Ders içerikleri ve stratejilerle ilgili mutlaka uzman inekle.com öğretmenleriyle iletişim kurarak değerlendirme yapmalısınız.