Hazreti Ömer Kimdir?
Hazreti Ömer (radıyallahu anh) İslam’ın ikinci halifesidir. Adaleti ile meşhur olan Hazreti Ömer (radıyallahu anh) aynı zamanda peygamberimizin, benden sonra peygamber gelecek olsa idi o kişi Ömer olurdu iltifatına mazhar olmuş büyük sahabedir. Şeytanın bile gördüğü zaman yolunu değiştirdiği Hazreti Ömer (radıyallahu anh) efendimiz, aynı zamanda dünya hayatında iken cennet ile müjdelenmiş sahabeler arasında yer alır.
Dünya hayatında iken efendimizin cennet ile müjdelediği ve aşerei mübeşşere olarak anılan kişiler içerisinde yer alan Hazreti Ömer (radıyallahu anh), hayatını cahiliye döneminde tüccarlık yaparak kazanıyordu. Arap Yarımadası’nın Mekke şehrinde bazı kaynaklara göre 581, bazı İslam kaynaklarına göre de 583 yılında dünyaya gelmiştir. Müslüman olduktan sonra kendisi İslam’ın yayılması için büyük mücadeleler vermiş ve sevgili peygamberimiz ile beraber birçok savaşa katılmıştır.
Kendisinin halifelik döneminde ise İslam Devleti genişlemiştir. Hazreti Ömer (radıyallahu anh) halife iken Mısır, Irak, İran ve Suriye gibi çok sayıda bölge fethedilmiştir. Halifeliğinin yanı sıra İslam hukukunun ve yönetiminin gelişmesine de fayda sağlayan Hazreti Ömer (radıyallahu anh) efendimiz, göstermiş olduğu yönetim ile de Müslümanların hayatlarını daha kolay yaşamalarına katkı sağlamıştır.
İslam dünyasında sevgi ve saygı ile anılan Hazreti Ömer (radıyallahu anh), yapmış olduğu reformlar ile de İslam’ın dünya genelinde yayılmasına fayda sağlamıştır. Kendisi 644 yılında ise Ebu Lülü isminde bir köle tarafından, sabah namazı vaktinde namaz kılma esnasında hançer ile vurularak şehit edilmiştir.
Hazreti Ömer’in Müslüman Oluşu
İslam’ın ilk yıllarında Mekke’de yaşayan ve cahiliye döneminde puta tapan Hazreti Ömer (radıyallahu anh) efendimiz, Müslüman olan kişilere karşı ise öfke doluydu. Kendisinin Müslüman oluşu ise İslam takviminin ikinci yılında olmuştur. Aynı zamanda Hazreti Ömer’in İslam’ı kabul etmesi ve Müslüman olması ise zamanında ses getirmiş ve müşrikler tarafından yadırganmıştır.
Hazreti Ömer’in Müslüman oluşu ise şu şekilde olmuştur. Müşrikler Darun Nedve denilen yerde Hazreti Ömer’in de içerisinde yer aldığı grupta toplanmışlar ve peygamberimizi öldürmeye karar vermişlerdi. Efendimizi öldürmek için cesur ve yiğit bir kişi seçmek istiyorlardı. Tabiatı sert ve gücü kuvveti yerinde olan Hazreti Ömer (radıyallahu anh) efendimizi peygamberimizi öldürmek için seçmişlerdi. Efendimizi öldürmek için yola çıkan Hazreti Ömer (radıyallahu anh) yolda Nuaym bin Abdullah ile karşılaştı. Hazreti Ömer’in bu gelişinden şüphelenen Nuaym ise kendisinin nereye gittiğini sordu.
Ömer ise atalarının dininden uzaklaşan ve yerine başka bir din getiren Muhammed’i (aleyhiselatı vessellam) öldürmeye gittiğini söyledi. Buna karşı Nuaym Hazreti Ömer’e vallahi seni nefsin aldatmıştır dedi. Peki sen Muhammed’i (sallallahu aleyhi vessellem) öldürdüğün zaman bunun intikamını senden abdimenafoğullarının almayacağını mı düşünüyorsun dedi. Sen bu eylemi yapmadan önce kendi ailene bak dedi. Bu lafın üzerine Hazreti Ömer çok sinirlendi ve Nuaym’a ne demek istiyorsun dedi. Bunun üzerine Nuaym karşılık olarak Hazreti Ömer’e enişten ve kız kardeşin olan Fatıma’yı kasdediyorum dedi. Bu iki kişi de Müslüman olmuştur dedi. Bunun üzerine Hazreti Ömer yolunu değiştirdi ve kız kardeşinin evine gitti.
Bu arada zaman kazanan Nuaym efendimizin yanına gitti ve Ömer’in seni öldürmeye geleceğini söyledi. Hazreti Ömer (radıyallahu anh) kız kardeşinin evine gittiği zaman Kuran talimi ile ilgilenen Habbab’ı gördü. Ömer’in evine geldiğini öğrenen kız kardeşi ise hemen Habbab’ı ve ortada olan Kuran-ı Kerim’i ise sakladılar. Ömer efendimiz eve geldiği zaman kız kardeşi ve eniştesine, duymuş olduğum o sesler neydi diye sordu. Ömer’den korkan kız kardeşi ve eniştesi ise yok öyle bir ses dediler ve olayı kapatmaya çalıştılar.
Hazreti Ömer
Ömer bunun üzerine kız kardeşinin ve eniştesinin Muhammed’in dinine tabi olduklarını öğrendiğini kendilerine söyledi. Daha sonra eniştesini hırpalamaya başladı. Araya kız kardeşi girse de Ömer’in tokatından nasibini aldı. Bunun üzerine kız kardeşi Fatıma Hazreti Ömer (radıyallahu anh) efendimize, bizi öldürsen bile biz asla Müslümanlık’tan vazgeçmeyeceğiz dediler. Bu cevap üzerine şaşıran Hazreti Ömer efendimiz kız kardeşinin yüzünde olan kanları gördü ve yaptığı şeyin yanlış olduğunu hissetti ve pişman oldu. Daha sonra sakladığınız şeylerin içerisinden okuduklarınızı buraya getirin dedi. İlk olarak Kuran-ı Kerim’e Ömer’in zarar vereceğini düşünerek getirmek istemediler.
Daha sonra Ömer bir şey yapmayacağına söz vererek ilahlar üzerine yemin etti. Bu olay üzerine kardeşi Fatıma Ömer’in Müslüman olacağını düşündü. Daha sonra kendisine dönerek Ömer puta taptığın müddetçe sen temiz bir kişi değilsin. Kuran-ı Kerim sayfalarına ise puta tapmayan temiz kişiler dokunur dedi. Daha sonra Hazreti Ömer (radıyallahu anh) kalktı ve gusül abdesti alarak yıkandı. Sonra kardeşi Kuran’ı Ömer’e verdi. Daha sonra Taha Suresinin 1’den 16 ıncı ayetine kadar olan ayet-i kerimeler kendisine okundu. Okunan ayetler karşısında şaşkına dönen ve donan Hazreti Ömer, bu sözlerin ne kadar güzel ve değerli olduğunu söylemekten geri kalmadı. Daha sonra bu sözlerin bir insan sözü olmayacağını düşündü.
Bu sözler üzerine saklanan Habbab ise yerinden çıktı ve Ömer’in yanına geldi. Bu söz üzerine Habbab Ömer efendimize şöyle dedi. Vallahi Ömer dün peygamberimiz Allah’ım iki Ömer’den bir tanesine iman nasip et diye dua etti. Sanırım Rasulullah’ın duası sana nasip olacak dedi. Efendimizin iki Ömer diye dua ettiği kişilerden bir tanesi Ebul Hakem bil Hişam, diğeri ise Ömer bin Hattab’dır. Daha sonra Habbab Ömer’e döndü ve ey Ömer artık Allah’tan kork dedi. Bunun üzerine Hazreti Ömer Habbab’a döndü ve beni Rasulullah’ın yanına götür ve ben de Müslüman olacağım dedi.
Beraber yola çıktıktan sonra Hazreti Ömer (radıyallahu anh) efendimizin evine geldiler. Kapıda ise onları Hazreti Hamza (radıyallahu anh) karşıladı. İlk olarak Hazreti Hamza peygamberimize zarar vereceği düşüncesi ile Ömer’i eve almadı. Daha sonra peygamberimiz izin verdi ve Ömer rasulullahın yanına gelerek iman ettiğini ve Müslüman olmak istediğini söyledi. Daha sonra kelim-i şahadet getirerek Ömer Müslüman oldu. Hazreti Ömer (radıyallahu anh) Müslüman olduktan sonra İslam’ın yayılmasında büyük rol oynadı ve İslam’ın en azılı savunucuları arasında yerini aldı.
Hazreti Ömer’in Halifelik Dönemi
Hazreti Ömer’in halifelik dönemi sevgili peygamberimizin vefatından sonra olmuştur. 634 ile 644 yılları arasında halifelik yapan Hazreti Ömer (radıyallahu anh), bu görevi süresince de İslam Devletinin genişlemesine yardımcı olmuştur. Halifeliği süresince adaleti ve dürüstlüğü ile tanınan büyük sahabe, haksızlık karşısında ise hemen tavrını ortaya koymuştur. Haksızlık yapan kişilere ise gerekli olan cezaları bazen görevinden acz ederek, bazen ise farklı şekillerde vermiştir. Halifelik yaptığı zamanda zekat ve vergi sistemleri düzenlenmiştir.
Sokak ve evlerin olduğu yerlere numaralar verilmiştir. Kamunun yararına binalar inşa edilmiştir. Kütüphaneler yapılmıştır. Özellikle İslam ordusunun güçlenmesi, Hazreti Ömer’in halifeliği zamanında olmuştur. İran ve Bizans İmparatorlukları başka olmak üzere Kuzey Afrika ve Mısır gibi çok sayıda bölge fethedilmiştir. Fethedilen yerde yaşayan insanların dinlerinin değiştirilmesi konusunda baskı yapılmamış ve inandıkları şeylere saygı duyulmuştur.
Kendisinin halifeliği sırasında özgür iradesi ile Müslüman olmak isteyenler dinlerini seçmişler, Müslüman olmak istemeyenler ise Hristiyan ve Yahudi olarak hayatlarına devam etmişlerdi. Hiç kimseye bu dönemde dinleri ile ilgili zorlama yapmayan Hazreti Ömer, insanları bu konularda ise özgür bırakmıştır. 644 yılında ise namaz kılarken şehit edildi ve yerine İslam’ın üçüncü halifesi olarak Hazreti Osman geçti.
Hazreti Ömer’in Adaleti
Müslüman olması hakkında Kuran-ı Kerim’de ayet bulunan ve adaleti ile İslam tarihine ismi altın harfler ile yazılmış olan Hazreti Ömer (radıyalllahu anh) efendimiz, her zaman uyguladığı eşitlik ile hiç kimseyi birbirinden ayırmamıştır. Halifeliği zamanında insanları Kuran-ı Kerim ve sünneti seniye ile yöneten Hazreti Ömer (radıyallahu anh), uyguladığı bazı reformlar ile de meşhur olmuş sahabedir. Ömeril Faruk sıfatını ise bizzat sevgili peygamberimiz kendisine vermiştir. Bu sıfatı almasının altında yatan etken ise, hak ile batılı en iyi şekilde ayırması ve her verdiği hükümde adil olmasıdır.
Hazreti Ömer’in adaleti sağlamak için zekat gibi vergi sistemini de yürürlüğe koymuş, bu şekilde fakirlerin ihtiyacı olan paraları ise zenginlerden bu şekilde tahsis etmiştir. Hazreti Ömer zamanında ise hiç kimse birbirinden üstün olmadığı gibi, yapılacak olan bazı işlerde de avantajlı olmamıştır. Ömer’in bu hakkaniyetli tavrı ve davranışı ise halk tarafından beğenilmiş ve övülmüştür.
Adaletsiz davranan kişilere ise mahkemeler kurmuş ve kendilerini İslam mahkemelerinde sert bir şekilde yargılamıştır. Adaletli olduğu kadar da dürüst bir sahabe olan Hazreti Ömer (radıyallahu anh), İslam’ın prensiplerini her zaman ön planda tutmuş ve bu prensiplerden kimseye taviz vermemiştir. Hatta kendisi o kadar adil bir kişi idi ki, halifeliği zamanda yabancı ülkelerden kendisine ve hanımına gelen hediyeleri kabul etmemiş ve bizzat devlet kasasına koymuştur.
Hanımına gelen altın ve ziynetleri ise kendisini uyararak, ey hanım sakın Ömer’in halife olduğuna güvenme. Sana gelen hediye altınlarda halkımın fakirlerinin hakkı vardır diyerek hanımından altınları almış ve beytül mala iade etmiştir. Müminlerin emini olarak da nam salmış olan Hazreti Ömer, karakter olarak sert bir mizaca sahipti. Halifeliği zamanında emrinde olan valileri haksızlık yapmaları halinde görevinden almıştır. Kimseye tolerans tanımayan Hazreti Ömer, ömrü hayatı boyunca da yüce Allah’ın rızasını gözeterek yaşamıştır.
Ders içerikleri ve stratejilerle ilgili mutlaka uzman inekle.com öğretmenleriyle iletişim kurarak değerlendirme yapmalısınız.