İngilizceyi Film ve Diziler ile Öğrenmek
Merhaba sevgili İnekle Blog Okurları! Ben inekle sözel öğretmenlerinden Beyza. Bugün sizlerle kendi alanım olan İngilizce ile ilgili aslında çok sık duyulan ancak çoğu kişinin denemekten çekindiği bir İngilizce öğrenme yöntemini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu yöntem, “Ya anlamazsam1”, “Biraz öğreneyim de sonra izlerim.” ya da “Zaten kitaptakileri öğrenirsem hepsini anlarım.” gibi cümleleri sık sık kurdurtan, film ve diziler ile İngilizce öğrenme yöntemi.
Büyürken çevremizde yabancı dizi/film izleyen ve İngilizcesi çok iyi olan en az bir tane arkadaşımız olmuştur. Her ne kadar “İngilizceyi dizilerden öğrenmek” bazıları için kulağa “yarım yamalak öğrenmek” gibi gelse de, aslında bu yöntem dili öğrenmemize en çok katkı sağlayan yöntemlerden biridir. Gelin birlikte yabancı film ve dizilerin dil öğrenme sürecimize ne derecede katkı sunduğuna bakalım.
Öncelikle, ilgimizi çeken ya da merak ettiğimiz konular hakkında daha çok şey öğrenebildiğimiz bir gerçektir. Bir öğretmen size her ne kadar arabalarla ilgili kelimeler öğretmeye çalışırsa çalışsın, sizin aklınız, tutkunu olduğunuz doğa yürüyüşü ve kampta ise, muhtemelen içinizden “keşke şuan doğa yürüyüşü ile ilgili şeyler konuşsak” ya da “acaba uyku tulumu ya da çadır İngilizcede ne demek?” gibi sorular geçecektir. Bu evrede, ileride hatırlayıp hatırlamayacağımız meçhul olan kelimeleri otomatik olarak ezberleme yolunu seçeriz ki sınavda arabalarla ilgili soruları cevaplayıp günü kurtarabilelim. Bir dil öğrenirken elbette ki, ister buna “öğrenmek” ister “ezberlemek” diyin, bazı kalıpları, yapıları öğrenmek durumundayız ancak burada yabancı dizi ve filmlerin bambaşka bir etkisi devreye giriyor ve bize ilgilendiğimiz konular hakkında, keyifli vakit geçirerek öğrenebilme seçeneği sunuyor. “Ezberlememiz” gereken kuralların yanında, bu tek düzeliği ortadan kaldırıyor ve ezberlemeyi, “deneyimleme”ye dönüştürüyor, böylece İngilizce öğrenmeyi daha eğlenceli bir hale getiriyor. Bizi bu tek düzelikten kurtarıp, dili deneyimleyebileceğimiz bir ortam sunarak, bizi konu hakkında merak ettirerek, “Acaba sonraki bölümde ne olacak?” dedirterek de dil öğreniminde en önemli unsurlardan biri olan sürekliliğe katkı sağlıyor.
İkinci olarak, yabancı dizi ve filmler, kelime dağarcığımızı genişletmemize, kalıpları ve ifadeleri zihnimize kazırcasına öğrenmemize katkı sağlar. Hangi konu ile ilgili olursa olsun, her dizinin belli olaylar ve yaşantılar etrafında geçtiğini biliyoruz. Ve bu çevrede kullanılan kelimeler ve ifadeler film/dizi süresince sıkça tekrar edilir ve bu, öğrenmemize derin bir faydası olan görsel ve işitsel unsurlar eşliğinde yapılır. Örneğin “CSI” izleyen biri kriminoloji terminolojisine hakim hale gelirken, “Law and Order” izleyen biri mahkeme, davalar, sorgulamalar hakkında konuşabilecek hale gelir. Dizi ve filmlerin bizi kendi dünyasına çekmesinin de doğal bir sonucudur bu. Yabancı dizi/film izlerken günlük Türkçe yaşantımızdan kopup, İngilizce konuşulan bir dünyayı, onların kelimelerini, ifadelerini ve tepkilerini deneyimleriz. Hatta bu süreç, daha hangi diziyi/filmi izlemeye karar vereceğimizi seçerken bile başlamış olur. Örneğin “Friends”, “The Vampire Diaries”, “Grey’s Anatomy”, “Stranger Things”, “How I met Your Mother” gibi diziler ilgimizi çekti diyelim, başlıklarının ne anlama geldiğini merak ettiğimiz anda bile öğrenme süreci başlıyor ve kelime dağarcığımıza bir yeni kelime daha eklenmiş oluyor.
Son ve bana göre en önemli olarak, yabancı dilde dizi/film izlemek, yalnızca bize dili öğretmekle kalmaz, “dil edinimi” sürecimizi büyük ölçüde etkiler. Dil edinimi hakkında söyleyecek çok şey olmasına rağmen, kısaca, dilbilimci Stephen Krashen’in de dediğine göre “Edinim, anadili veya hedef dili öğrenen kişinin farkında olmadan ve dile karşı herhangi bir ‘savunma pozisyonu’nda değilken aldığı anlamlı mesajların birikimiyle oluşur. Dil edinimi için dilbilgisi kurallarına ve sıkıcı dil kurallarına ihtiyaç yoktur.”. Yabancı bir dilde dizi/film izlerken, bu savunma pozisyonundan yoksun olduğumuzu söyleyebiliriz, o an sadece keyifli vakit geçirmeye bakar, bizden bir soruya cevap bekleyen ya da bir şeyi çevirmemizi isteyen insanlar olmadan dili rahat bir ortamda deneyimleriz. Dil ediniminde en önemli unsur insanın dile maruz bırakılmasıdır. Buna dili içselleştirme süreci de diyebiliriz. Dizi ve filmlerin bizi maruz bıraktığı dünya, özellikle bilinçsiz olarak dilin beynimize yerleşmesine katkı sağlar. Her kelimeyi anlamasak da, bu deneyimleme sürecinde, hedef dilde insanların hangi olaylara nasıl tepki verdiğini, kimlerle ne tarzda konuştuklarını, nasıl şaka yaptıklarını, birbirleriyle iletişimlerini nasıl sürdürdüklerini gözlemleriz ve biliçsizce bu olgular beynimizde yer eder. Bir süre sonra elimizden kitabımızı düşürdüğümüzde zihnimizde “Oops!” tepkisi yankılanır, bir şey bizi büyülediğinde “Wow!” kelimesi yanıp söner. Bu şekilde, dili yalnızca öğrenmekle kalmaz, aynı zamanda edinmiş oluruz, böylece yavaş yavaş hayatımızın bir parçası haline gelir.
Sonuç olarak, dil öğrenme süreci bir yolculuktur, içinde birçok farklı yöntem ve içerik barındırır. Bir dili öğrenmek ile edinmek çok başka olmakla birlikte, aynı zamanda bu iki kavram iç içedir de diyebiliriz. Bir dilin elbette ki öğrenmemiz gereken yapıları vardır ancak bu yapıları kendimizi dile maruz bırakarak edinmez isek, bu bilgiler zihnimizde kalıcı olmayacaktır. Bu sebeple, dizi ve filmler ile İngilizce öğrenmek, dil öğrenim ve edinim sürecinde kişiye büyük fayda sağlar, İngilizceyi deneyimleyerek hayatımızın bir parçası yapma yolunda bize ışık tutar.
Beyza Arslan
20.11.2023