Fizik Bölümü Okumak

Bu yazımızda lisede gördüğümüz üç temel fen dersi olan; fizik, kimya ve biyolojiden biri olan, bazen en çok can yakan hatta kimi zaman da nankör ders olarak yaftalanan fizikten bahsedeceğiz. Fizik gerçekten de Dünya ve evreni anlama becerimiz; geçmişi yorumlayıp geleceği tahayyül etmek için elimizdeki en önemli araçlardan bir tanesi. Hal böyleyken nedense birçoğumuz fiziği lise belki de orta okul çağlarından beri sevmezken bazıları ise kıyısından köşesinden fiziğin içine atar kendini. Özellikle lise çağlarında fiziği popüler bilim kitaplarıyla sevmek genellikle yaygındır ve takdir edilesi bir çabadır benim için. 😊 Fakat üniversitede fizik öğrencisi olmak çok da popüler bilim kitabı okuyarak ilerleyemiyor maalesef. Burası işin mutfağı ve biz yemeği yapmak için bol bol matematik kullanıyoruz. Eğer bir fizik öğrencisi ve bir fizikçi olmak istiyorsanız -dikkat ederseniz iyi ve kötü ayrımı yapmıyorum- matematiği çok iyi kullanmanız gerekiyor.

Bu becerileri kazanmanız için ODTÜ’de ilk sene gördüğünüz iki matematik dersi dışında ileriki yıllarda en az üç tane daha matematik dersi almak zorundasınız: Lineer cebir, fizikte matematiksel metotlar I ve fizikte matematiksel metotlar II (alacağınız dersleri bölümlerin sayfasından bulabilirsiniz, ODTÜ fizik bölümü için: http://www.physics.metu.edu.tr/Education/UndergraduateCurriculum). Bu derslerle birlikte birinci ve ikinci sınıfta gördüğünüz dersleri, üçüncü ve dördüncü sınıfta diferansiyel denklemler kullanarak işliyorsunuz. Peki biz bu kadar matematik görüyorsak mühendis veya matematikçilerden ne farkımız kalıyor? Her bilim ve disiplinin kendine özgü bir bakış açısı vardır, fizikçiler ise matematiği fizikçi bakış açısıyla karıştırıp araştırmalarını yaparlar. Bir matematikçi şüphesiz ki diferansiyel denklemleri adından daha iyi bilir fakat Schrödinger denklemine baktığında hangi kısmın hangi fiziksel büyüklüğü ifade ettiğini anlayamayabilir.

Tamam, biz bu kadar matematik kullanıyoruz bu kadar şey buluyoruz da neden buluyoruz bunları? Benim bu soruya bulduğum iki cevap var: Birincisi sadece merak. İnsanlık olarak sürekli merak ediyoruz ve bu bitmez tükenmez merakımızın peşinden gidiyoruz. Bu da bizi ikinci cevabımıza çıkarıyor: Merakımız sayesinde bulduğumuz cevaplarla gelişiyoruz. Uzaya fiziği kullanabildiğimiz için çıkıyoruz, hastalıkların nedenlerini ve tedavisini fizik sayesinde buluyoruz, evrenin nasıl oluştuğu sorusuna cevap arayan bilim insanları yine fizikçi bakış açısıyla parçacıklara bakıyor, fiziği kullanarak teknolojiyi geliştiriyoruz. Peki bu kadar yerde fizik kullanılıyorken gerçekten fizik mezunları iş bulamıyor mu? Öncelikle fizik bir temel bilim, yani lisans hayatınız bitince bir konuda bir konuyu çok iyi bildiğinizi iddia etmeniz doğru olmaz. Bir konuda uzmanlaşmak için yüksek lisans hatta doktora yapmanız gerekiyor çünkü çok fazla konu ve hepsinde de öğrenilecek bir hayli detay var. Dolayısıyla lisansı bitirince birçok öğrenci yüksek lisans yaparak öğrenim hayatlarına devam ediyorlar, bazı öğrenciler de özel şirketlerde işe başlıyorlar ama bir yandan da yüksek lisansa başvuruyorlar. Şunu da eklemek gerekiyor ki biz fizik mezunu olunca istediğimiz alana kaymamız daha kolay.

ODTÜ fizik bölümünün, öğrencilerine birçok konuda genel bilgiler verebilecek bir alt yapısı olduğu için birçok sektöre geçiş yapabiliyorsunuz. Durum böyle olsa da lisansınızdan mezun olmanız için en az bir tane “concentration” tamamlamanız gerekiyor. Bu concentration genellikle 2 “core” dersi alarak tamamlanıyor. ODTÜ fizik için açılan derslere ve concentrationlara http://www.physics.metu.edu.tr/Education/Concentrations web sitesinden bakabilirsiniz. Sohbetimizi tamamlamadan önce keşke bana daha öncesinde söylenseydi dediğim bir gerçeği de eklemek istiyorum. Fiziğe aşık olarak gelebilirsiniz, bu sizin burada tutunabileceğiniz anlamına gelmez. Fiziğe karşı aşırı uçlarda bir sevginiz olmayabilir, bu sizin işinizi iyi yapmayacağınız anlamına da gelmez. Bu bölüm fiziğe karşı azami ölçüde sevgi ve bolca çalışma ister.

Saliha Billur Koca

20.07.2021