Kabuğu İçerden Kırmak

‘’Yumurta içeriden kırılırsa hayat, dışarıdan kırılırsa ölüm demektir.’’ Bu özlü sözü belki daha önce çok kez duymuşsunuzdur. İlk okuduğumda çok etkilemişti beni. Şimdi hayatımdaki en büyük anlamlardan biri…

Serkan Karaismailoglu Hoca’mın çok sevdiğim ‘’Mater’’ serisini okurken bu sözün esas anlamıyla karşılaştım. Neredeyse 100–120 makale ile yazılan bu seride en aklımda kalan bilgi bu olmuş ki bu yazımı yazmak için beni masaya oturttu.

Çok güzel bir soruyla giriş yapıyordu Serkan Hoca: ‘’ Peki civciv yumurtayı ne zaman kıracağını nerden biliyordu?’’ Bir anlığına durup bunu düşünmenizi isteyeceğim çünkü ben kitabın kapağını kapatmış ve derin düşüncelere dalmıştım. Sonra ekliyordu: ‘’ Acaba çok fazla büyüdüğü için yumurtanın içine sığamadığından kabuk kendi kendine mi kırılıyordu?’’ Bu kadar kolay olamazdı. Tüm canlılar büyüyordu ama hiçbiri kendi kabuklarını kıramıyordu. Bunun çok güzel biyolojik bir açıklaması olmalıydı.

チム子 (@chimu_0520) / Твиттер (twitter.com)

Ben ne bir biyoloğum ne de bu alanda araştırma yapan birisiyim. Dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım. Yumurtaların delikli bir yapısı mevcut. Civciv büyürken oksijeni bu minnacık deliklerden alıyordu. Başlangıçta akciğer sistemi gelişmeyen civcivler ağsı damarlarıyla oksijeni bu deliklerden alabiliyordu. Tıpkı bizim bilinçsel ya da ruhsal gelişimimizin tam olmadığı zamanlar çevremizdeki insanların oksijen kabul ettiklerini nefes olarak almamız gibi. Civciv yeterince büyüdüğünde akciğer sistemi gelişir ve soluk alma vakti gelir. Başlangıçta birtakım nem ve buharlaşmaların yumurtanın tepesinde birikmesiyle oluşan oksijeni kullanan civcive artık bu oksijen de yetmeyecektir. Çaresiz civciv daha önce kendisine oksijen veren o deliklere gagasıyla vurmaya başlayacaktır. Böylelikle yeni bir hayat başlayacaktır.

Yani sadece büyümek değildi kabuğun içerden kırılma nedeni. Öyle kendiliğinden de gerçekleşmiyordu. Nefes alabilmek için çevresindeki kabuğunu kırması gerekiyordu. Nefes almak için gagalıyordu geçmişte oksijen gelen delikleri. İşte o zaman anladım bu hadise beni ve bizi temsil ediyordu.

Minnacık delikleri olan bir kabukta doğmuştuk. Oksijeni almaya çalıştık ve bizim çabalamamıza gerek yoktu. Ne zaman ki büyüdük, geliştik, donandık -ki bu donanmayı sağlayabilmek içinde büyük emekler harcadık- yetmedi oksijenimiz. Kabuğumuzun tepesindeki oksijene bağlandık, orda aradık çareyi ama o da yetmedi. Bize geçmişte oksijen verenlere kızdık daha çok oksijen vermeleri için gagaladık onları. Denedik, adım attık, çabaladık ve nefes almak için kabuklarımızı kırdık. Her kırdığımız kabuğun üstünde daha büyük kabuklar olacak. Biliyorum ki bu kabuklar hiç bitmeyecek ama biz de hiç vazgeçmeyeceğiz. Nefes almak için kabuklarımızı kırmaya devam edeceğiz. İçten kırdığımız kabuklarımız bizi her zaman gelişime açık tutacaktır. Kabuklarınızı içten kırabilmeniz dileğiyle.

Emine Sultan Albayrak

10.07.2023

Leave a Comment