Ritüellerin Işığında Yaşama Kısa Bir Bakış

Ritüellerin Doğuşu ve Genel Bilgiler

Ücretsiz Asılı Halat Bırakır Stok Fotoğraflar

Kadim uygarlıklar doğanın ritmine kulak verdi. Dinledi… Hatta hissetti. Gördüler ki gece ile gündüz birbirini izliyordu. Mevsimler peşi sıra geliyordu. Anladılar ki doğanın bu ritmi tekerrürden ibaretti. Peki, insanlar bu ritmin neresindeydi? Tıpkı mevsimler, günler gibi doğum ve ölüm de birbirini izlemekteydi. Şüphesiz döngüsel zaman anlayışına sahip toplumlar için ölüm bir son değil, yeni bir başlangıcın habercisiydi. 

Doğa bereketliydi bereketli olmasına ama avcılık ve toplayıcılıkla yaşamlarını sürdüren topluluklar için sanıldığı kadar cömert değildi. Yağmur bazen yağmak bilmezdi bazen de  durmak… Gelişmiş üretim araçlarına sahip olmadıkları için doğa kanunlarını aşıp avlanmak da öyle kolay değildi. Hem avlayacak hayvan her zaman bulunmazdı ki. Dolayısıyla zorlu doğa şartları, buna bağlı olarak da hastalık, açlık, susuzluk, gelecek kaygısı… onların yakalarından bir an olsun düşmedi. Anladılar ki doğaya hükmedebilecek ve yaşam kaynakları üzerinde denetim sağlayabilecek güce sahip değildiler. Düşündüler… Doğanın gizemi çözülmeliydi. Bunca zorluktan onları kurtaracak doğanın üzerinde aşkın bir güç olmalıydı. Doğaüstü gücün üzerinde fikir yürüttüler. Fikirler git gide şekillenip kalıplaştı. Sözlü anlatım yoluyla gelecek kuşaklara aktarıldı. Böylelikle mitlerin doğuşun şahit olduk. Mitlerin eylemsel karşılığı olan ritüeller de mitlerle aynı zamanda doğdu.

Ücretsiz Turuncu Ve Mavi Ve Beyaz Kar Ormanı Stok Fotoğraflar

Peki ritüel nedir? Ritüelleri doğuşunu insanlık tarihi kadar eskiye götürebiliriz. Bu davranışların kökeninde doğaüstü güçlerin yardımıyla insanın yaşam kaynakları üzerinde denetim sağlamaya yönelik istekleri yatmaktadır. Ritüellerin temel özelliği kalıplaşmış, zamanı gelince tekrarlanan davranışlardan oluşmalarıdır. Hiçbir topluluğun ritüelleri birbiriyle tümüyle örtüşmez. Ritüel esnasında danslar edilebilir, şarkılar-sözler söylenebilir, açlığa katlanılabilir, toplu yemekler yenilebilir, kurban adanabilir… Bu eylemlerin tümü bir amaca hizmet eder. Yapılan hareketler anlamlıdır. (Anlam genellikle o toplulukların mitlerinde saklıdır.) Simgesel anlamlarla bezenmiştir. Kimileri tapınmaya, kimileri arınmaya, kimileri sükûta dalarak iç huzur bulmaya… yöneliktir. Kuşkusuz aklımıza gelecek ilk soru: ‘‘Aynı amaç doğrultusunda farklı topluluklarca, farklı biçimlerde icra edilen bu davranışlarda bir tutarsızlık yok mu?’’ olacaktır. Bu soruyu ‘‘Hayır, hepsinin kendi içinde içsel tutarlılığı var.’’ Şeklinde yanıtlayacağız. 

Ücretsiz Geceleri Ateş Dansı Yapan Kişi Stok Fotoğraflar

Öyleyse ritüel davranışları günlük davranışlardan nasıl ayırabiliriz? Öncelikle dikkat etmemiz gereken husus biçimsellik olmalı. Zira ritüeller kalıplaşmış vaziyettedir. Tekrar edici rutinlerden oluşur. Tarihsel düzlemde incelediğimizde çok fazla değişime uğramadığını görürüz. Belirli bir söz ve eylem uzun yıllarca sürüp gider. Her yapıldığında yeniden ve yeniden kendini üretir. Ayrıca ritüellerin bilgilendirici bir yönü de vardır. İnancın bir üyesi olan kişiler ritüel esnasında bilgilendirilir. Dolayısıyla eğitici bir işleve de sahiptir. İnanç bu eğitimle sürdürülerek gelecek kuşaklara aktarılır. Peki bu ritüeller nasıl gerçekleşir? Ritüeller genellikle toplu olarak icra edilir. Bireysel statülerin üstünde ortak bir kabulden söz edebiliriz. Toplumların geneli bu eylemlere uyar. Bu açıdan baktığımızda toplumsallık yönüne işaret etmiş oluyoruz. Bir diğer önemli nokta bu eylem ve söz kalıplarının meşrulaştırma işlevi. Ritüellerle birlikte toplumdaki hiyerarşik yapı, belirlenen statüler, iktidar meşrulaşır. Böylelikle ritüellerin politik bir fonksiyonunun da olduğunu söyleyebiliriz. Son olarak değinmemiz gereken nokta dönüştürücülük özelliği. Bu özelliğiyle birlikte gerçek aşılarak kutsal olandan yardım isteme söz konusudur. 

Ritüellerin işlevlerinden söz edecek olursak; Toplumsal işlev, siyasal işlev, psikolojik işlev, eğitimsel işlev ve tarihsel işlev olarak sıralayabiliriz. Üst bölümde açıklamadığımız psikolojik işlevinden başlayacak olursak ritüellerin kaygı giderici yönüne dikkat çekmeliyiz. Ritüelleri gerçekleştiren kişi elinden geleni yapıp ardından doğaüstü güçten yardım istediği için kaygılarından arınmaktadır. Tarihsel işleviyle de geçmişte yaşanan önemli olay ve olgular ritüel kapsamında canlandırıldığı için tarihsel bir zemine de atıfta bulunduğu söylenebilir.

Ücretsiz Sokakta Geleneksel Kıyafetli Kişi Stok Fotoğraflar

Evrensel olarak geçerli bir ritüel kalıbı var mıdır? Bu soruya da cevabımız hayır olacak. Zengin ve çeşitli içerikleriyle evrensel bir geçerlilik bulmamız imkansız. Her bir ritüelin gerçekliği içinde icra edildiği toplum bağlamında önemlidir. Toplumların kimi arınma yönüne, kimi toplumsal yönüne kimi bilgilendirici yönüne vurgu yapar ve ritüelleri bu bağlamda sürdürerek devam ettirir. 

Ritüellerin sınıflandırılmasına gelecek olursak Arnold van Gennep’ın geçiş ritlerine ve kriz ritlerine değinmeliyiz. Geçiş ritleri yeni bir dönemi vurgular. Kuşkusuz insan yaşamı belirli safhalardan geçmektedir. Bu önemli aşamalarda bugün de belirli etkinlikler yapılmaya devam edilmektedir. Evlilik töreni, ölen kişinin ardından tören yapılması-yemek dağıtılması, doğum kutlamaları en bariz örneklerdir. Arnold van Gennep’’a göre geçiş ritleri 3 aşamadan oluşmaktadır. Bunlar; Önceki halinden ayrılma, eşik evresi ve bütünleşme evresi. Kabaca bu evrelerden bahsedecek olursak, önceki halinden ayrılma aşamasında eski statüden veya durumdan bir kopuş söz konusudur. Eşik evresinde, eski halden yeni hale geçişin tam ortasında olma durumudur. Bütünleşme evresinde ise artık yeni duruma geçildiği söylenmelidir. Kuşkusuz bütün toplumlar bir takım kriz evrelerinden geçmiştir. Hastalık, kuraklık, kıtlık, doğal afet, savaş… kriz durumunun ilk akla gelen sebepleri olarak karşımıza çıkıyor. Kriz ritleri de tam böyle zamanlarda ortaya çıkarak kriz durumunu aşmaya yöneliktir. 

Ücretsiz çeşitli Renkli Kağıt Fenerlerin Yanında Duran İki Kişi Stok Fotoğraflar

Kadim Uygarlıkların Ritüelleri Modern Toplulukların Törenleri

Arkaik toplumlarda ritüeller kökenini büyüsel, dinsel ayinlerden almaktadır. Basmakalıp bu davranışların toplumsal ve siyasal işlevlerinden söz etmiştik. Toplumsal işlevinde, toplumu diri tutarak bir takım değerleri canlandırma vazifesini üstlenmişti. Ayrıca ritüeller toplumun genelin uyduğu ortak bir kabul olarak karşımıza çıkıyordu. Ritüellerin siyasal işlevinde ise temel olarak iktidarları meşrulaştıran, toplumdaki hiyerarşik yapıları yeniden ve yeniden canlandıran önemli bir unsur olarak değerlendirilmeli. Evrimci hat düşünürleri üzerinden gidecek olursak üç düşünce aşamasını hatırlatmakta fayda var. Sırasıyla büyüsel düşünce, dinsel düşünce ve bilimsel düşünce olarak ilerlemekte. Ritüelin siyasi ve toplumsal işlevlerini büyüsel düşünce ve dinsel düşünce çevresinde açıklayabiliriz. İnsanlık bilimsel düşünceye geçiş yaptığında ise toplumsal ve siyasi işlevleri karşılayacak yeni yapılara ihtiyaç duyuldu.

Ücretsiz Karışık Renkli Tekstil Lot Stok Fotoğraflar

Bu bağlamda modern toplumlara geldiğimizde kurgu bir kavram olan ‘‘ulus’’ soyutlaması önemli bir yer tutmaktadır. Sekülerleşen toplumlarda dinsel düşünce ekseniyle toplumsal bir birlik sağlanamazdı. Aynı zamanda bu vesileyle siyasi bir meşruluk da kazanılamazdı. Buna çözüm arayışı ulus soyutlamasına paralel olarak Rousseau’nun tabiriyle ‘‘sivil dinin’’ yaratılmasına sebep oldu. Modern dönemde yeni kurulan rejimleri aklımıza getirecek olursak törenlerin, resmi bayramların ne kadar şatafatlı olduğunu anımsıyoruz. Bandoların çalınması, yürüyüşler, semboller, simgeler… Siyasal yaşamın meşruluğu için bunlar çok önemli unsurlar. Bir bakıma ritüellerin bazı işlevlerini modern törenlerin üstlendiğini söyleyebiliriz. Bu perspektiften baktığımızda Rousseau’nun sivil din adlandırmasının çok isabetli olduğunu düşünüyorum. Büyüsel ve dinsel düşünüşe sahip toplumlarda siyasal olanla inanç bir bütün halinde. Modern dünyada ise bunlar fazlasıyla ayrıştı. Bu boşluğu Rousseau’nun da dediği gibi sivil din doldurdu. Sonuç olarak insanlık tarihi açısından baktığımızda bir uçta dinsel, büyüsel ayinler temelinde gelişen ritüellerle, diğer uçta modern toplumların törenleri ile karşılaşıyoruz. Bu olguları birbirinden kopuk olarak düşünmemeliyiz. İşlevlerini ve biçimlerini incelediğimizde birçok ortak noktasının ve birbirlerinin devamı niteliğinde olduğunu anlıyoruz.

Hakan Ersöz

13.08.2022

Leave a Comment