inekle Sinematek-Ağustos Ayı

Merhaba sevgili inekle okuyucusu! Bu ay kendi kategorilerinde oldukça başarılı olduğunu düşündüğüm ve belki de daha önce pek de duymadığın yapımlarla karşına geldim. İçlerinden daha sonra izlediğin olursa buraya yorumunu yazmayı unutma! Hazırsan başlayalım. 🙂

1.Qu’est-ce qu’on a fait au Bon Dieu? (2014)

Başrollerimiz olan Marie ve Claude Verneuil çifti itibarlı, eğitimli, Fransız Katolik bir çifttir. Filmin açılışında hızla gösterilen düğün sahnelerinden anlarız ki bu koyu Katolik çiftin 4 kız çocuğu vardır ve bunlardan ilk üçü; biri Müslüman, biri Yahudi, biri de Uzakdoğulu olan damatlarla evlenmişlerdir. Farklı din ve kültürlerden gelen bu 3 damadın akabinde Verneuiller dördüncü kızları Laure’in “nihayet” bir Katolik ile evlenmek istediğini öğrenirler. Son damat adayı ile tanıştıklarında ise onları yeni bir sürpriz bekliyordur: bu damat adayı da Afrika kökenlidir! Başta Baba Claude olmak üzere diğer kız kardeşleri de dahil herkes bu evliliğe dur demek için yola koyulur… Film beraber yenilen yemeklerde, zeki ve ironik kara mizahlarla ilerlerken başarılı bir komedi olarak da tadını damakta bırakır.


2. The Dictator (2012)

New York ile İspanya’da çekilen Diktatör; General Aladeen’in delice kararları düşüncesizce ve normalmiş gibi aldığı, ülkesi olan Wadiya’da demokrasinin engellenmesi için elinden ne geliyorsa yaptığı -hatta bu yolda dillerindeki yüzlerce sözcüğü kendi ismiyle değiştirdiği- ilginç bir kara mizah/ komedi filmi. Aladeen izleyiciye film boyunca bir diktatörün yaptıklarının, yapacaklarının, yapabileceklerinin bir sınırı olmadığını gösteriyor. Bu filmi izleyecek olursanız: bazen sizi güldürürken düşündürecek, bazense gülemeyeceğiniz kadar ofansif olacak esprilere hazırlıklı olun.

3. Temple Grandin (2010)

Dram/ dönem işi/ biyografik film olarak sınıflandırılabilecek film, “Hug Box” fikriyle sığır çiftliklerinde ve kesimhanelerdeki çiftlik hayvanları üzerinde daha insancıl uygulamalar geliştirilmesine yardımcı olan bir hayvan davranışları danışanı ve otizmli aktivist olan Grandin’in hayatına odaklanmaktadır. Altın Küre ve Emmy ödüllü filmde, hayatı boyunca çevresi tarafından yanlış bir şekilde değerlendirilen otistik bir kadının onlara unutamayacakları bir ders veren etkileyici gerçek hayat öyküsü işlenir.

4. Christiana Amanpour: Sex & Love Around the World (2018)

Bu Netflix belgeselinde; CNN’in ödüllü muhabiri Christiane Amanpour dünyanın dört bir yanından 6 farklı şehre yolculuğa çıkıyor ve bu şehirlerdeki uzmanlarla, yerel halktaki kadınlarla onların ilişkiler ve yakınlık kurmanın kuralları hakkında konuşuyor. Söyleşilerle, ilişkiler konusuna bağlamsal ve kültürel bir bakış getiriyor. Sırasıyla Tokyo, Delhi, Beyrut, Berlin, Akra ve Şanghay’dan oluşan bölümler boyunca; yer yer pek de uzak olmadığınız mitleri yer yerse ağzınızı açık bırakacak gelenekleri görmeniz mümkün.

5. Tepenin Ardı (2012)

Tepenin Ardı; özellikle son günlerde, son filmi olan Kurak Günleri’n Cannes Film Festivaline gitmesiyle adından sıklıkla söz edilen tarihçi ve film eleştirmeni Emin Alper’in ilk uzun metrajlı sinema filmi. Dram türünde anılan filmi, çekim teknikleri ve yarattığı Türkiye alegorisine olan özgün yaklaşımıyla bir sanat filmi olarak görmeniz de pekâlâ mümkün. Berlin Uluslararası Film Festivali, Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali, Saraybosna Film Festivali gibi pek çok festivalden ödülle dönen Tepenin Ardı; Ermenek ilçesinde bir tepenin eteğinde gözüken ev halkı ve yalnızca bahsi geçen o tepenin ardındakilerden oluşuyor. Temelde maço erkek kültürü ekseninde dönen filmde, babaları, oğullarını ve büyükbaba karakterini görüyoruz. Alper’in “büyük ölçüde bir güneydoğu travması ve esas olarak da iki kardeş arasındaki erkeklik mücadelesi” olarak özetlediği filmi sizler için bu ay seçtiğim son yapımdı.

Sena Sarıtaş

15.08.2022

Leave a Comment