Kitap Okumanın Paragraf Sorusu Çözmeye Yararı

MEB ve ÖSYM’nin son yıllarda hazırladığı sınavlardan öğrendiğimiz bir şey var: Artık anlam bilgisi soruları her zamankinden fazla önem taşıyor. Sözcük, cümle ve parça özelinde çeşitlenen anlam bilgisi sorularını nasıl başarıyla atlatabileceğimiz ile ilgili oldukça çeşitli efsaneler, yöntemler, stratejiler var. “Kitap okumayan paragraf sorusu çözemez.” yani “Kitap okuyan paragraf sorusu çözebilir.” şeklindeki “efsaneyi” kurcalayalım.

“Kitap” dediğimiz şey aslında bir metindir. Bir metin, çeşitli işlemlerden geçerek “kitap” adını verdiğimiz biçime kavuşur. O yüzden bu “metin” boyunca kitaplardan örnek verirken kitap yerine metin sözcüğünü kullanacağız.

Öncelikle şu gerçeğin farkına varalım: Dünyada üretilen pek çok şeyin “iyisi” olabildiği gibi “kötüsü” de vardır. Bir cep telefonu satın alacağımız zaman üreticisini, tasarımını, pil ömrünü ve başka birçok kriteri dikkate alırız. Kitaplar söz konusu olduğunda “Okusun da ne okursa okusun!” şeklindeki kutsal bir inanışın kucağına düşüyoruz. Oysa her metin bize bir şey katacak nitelikte değildir. Bu yüzden yalnızca okumak eyleminin bize herhangi bir konuda, paragraf sorularında da, fayda sağlamasını beklemek oldukça karşılıksız bir beklenti olur.

Okuyacağımız metnin, düşünce ufkumuzu genişletecek nitelikte olması, yetkin dil kullanımı içermesi ve vasat olmayan bir üslupta yazılmış olması gerekir ki metni okuduğumuzda bizde var olan statüde bir değişiklik meydana getirebilsin. Bilmediğimiz, görmediğimiz, tatmadığımız bir duyguyla, bir durumla karşılaşalım. Beynimiz, anlayamadığı bir durum karşısında bocalasın. Gerekirse ne anlatıldığını tam olarak anlayamadığımız için bir sayfayı beş kez okumak zorunda kalalım. Okuma deneyimi, insanı ancak bu tarz kriterlere sahip olduğunda geliştirip dönüştürebilir. Söz gelimi, on sekiz yaşına bastığımızda artık Cin Ali okumanın bize katacağı bir şey olmadığı gibi yirmi günde alelade biçimde kaleme alınmış bir metnin de bize katacağı hiçbir şey yoktur. Yazmak, sanatsal beceriler arasında insanın en kolay gerçekleştirebileceği eylem olarak görüldüğü için insanlar bu konudaki yeterliğini ölçecek bilgi birikimine genellikle sahip değildir. Kötü bir resim gördüğünüzde bunun kötü bir resim olduğunu ve ressamının pek de çalışkan biri olmadığını anlayabiliriz, fakat aynı şey maalesef bir roman veya öykü için çoğumuz adına geçerli değil.

O halde yüz niteliksiz metin okumuş olmamız bir paragraf sorusunu çözmek için bize hiçbir yardım sunmaz. Her konuda takındığımız seçicilik duygusunu mutlaka metinler üzerinde de hissetmeliyiz. Bir metnin bize fayda sağlayıp sağlamayacağını anlayabilecek bilgi birikimine sahip olana dek bu alanda yetkin insanların önerilerini dikkate almak bizim için daha faydalı olabilir. 100 Temel Eser’i inceleyebilir, tarihimize adını kazımış büyük sanatkarların eserleriyle işe başlayabiliriz. Şunu da eklemek gerekir ki bir metin okurken sıkılma ve o metni terk etme hakkına her zaman sahibiz. Ne tür kitaplar okumaktan hoşlanıyor olursak olalım o türde yazılmış “iyi” ve “kötü” eserler söz konusudur. Yani burada “İyi metinler okuyalım.” derken illa polisiye okuyalım, gerçekçi hikayeler anlatan eserleri okuyalım gibi bir şey söylemek istemiyoruz.

Bir diğer meseleyse okumanın hakkını vermektir. İyi bir metin seçmek -maalesef- tek başına yeterli değil. Hemen hemen yaptığımız her işte olduğu gibi, bir metin okurken de o metnin hakkını vermezsek maalesef okuma süreci bir karşılık bulmayacaktır. Bir robot gibi okumak bizim için hiçbir şey ifade etmeyebilir. Anlatılanlar üzerine kafa yormak, anlaşılmayan yerleri kurcalamak, anlamı bilinmeyen sözcüklere, deyimlere, atasözlerine ve kavramlara mutlaka ama mutlaka bir sözlükten veya farklı bir kaynaktan bakmak gerekir. Bize değer katacak olan okuma eylemini bu veya buna benzer tarzlarda gerçekleştirmektir.

Genel olarak üzerinde durduğumuz bu iki durumun dikkate alındığını düşünürsek bir paragraf sorusu çözerken okuduğumuz her şeyin, tek tek sözcüklerin bile faydasını göreceğiz. “Anlamak” eylemini bir yetenek gibi değil, bir pratik gibi düşünmeliyiz. Bu yüzden “Şu paragraf sorusu şöyle çözülür.” veya “Paragrafın son cümlesi paragrafın özetini verir.” gibi kestirmeler, yöntem ve taktikler hiçbir anlam ifade etmez; paragrafı “anlamadığımız” müddetçe onu çözmemiz mümkün değildir. “Anlama” yetimizi kitaplar aracılığıyla geliştirmek istiyorsak bahsettiğimiz noktalara dikkat etmemiz hem zamanımızı verimli kullanmak hem de gireceğimiz sınavlarda karşılaşacağımız anlam bilgisi sorularının başarıyla üstesinden gelmek açısından bizim için yararlı olacaktır.

Furkan Berk Ustaoğlu

28.07.2023

Leave a Comment