Tıp Fakültesi Hakkında Merak Edilenler
Merhaba ben Selcan. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi 3. dönem öğrencisiyim. Tercih döneminde tıp fakültesi için en çok sorulan sorulardan bir derleme yapmak istedim. Gelen sorulara baktığım zaman durup gülümsüyorum çünkü zamanında benim de merak edip sorduğum sorular, şimdi yine aynı heyecanla başka kişiler tarafından soruluyor.
Genel anlamda bir bakalım bu Tıp Fakültesi içinde neler saklıyor ?
Hepinizin bildiği üzere 6 senelik bir eğitim süreci var. İlk 3 sene temel bilim, son 3 sene klinik bilim dersleri görüyoruz. Ne demek bu yani temel bilim, klinik bilim diyenler olabilir. Temel bilimden kastımız anatomi, fizyoloji, biyokimya, histoloji tarzında dersler. Bu üç senede biz insan vücudunun nasıl olması gerektiğini öğreniyoruz diyebilirim. Yani doğru, sağlıklı mekanizmayı öğreniyoruz. Klinik bilimlere de hasta vücudu öğreniyoruz diyebilirim. Mesela ilk üç senede solunum sistemi, anatomi, fizyolojiyle solunum sistemi nasıl çalışmalı bunu öğreniyorsak; son üç senede de göğüs hastalıkları dersleriyle solunum sistemi hasta olduğunda nasıl çalışır gibi şeyleri öğreniyoruz; bunu ayırt ediyoruz diye özetleyebilirim.
Tıp Fakültesi cidden çok mu zor?
Zor cidden yalan yok ama bunu neye göre diyoruz biraz açalım. Tıp Fakültesi içerik olarak çok yoğun bir eğitime sahip. Bu eğitimi zor yapan şey de bana kalırsa az vakitte çok fazla şey öğrenmek zorunda olmak ve diğer fakültelere nazaran boş gününüzün bulunmaması. Bunun yanı sıra yarı yıl tatilin 5-6 hafta yerine 2 hafta yapabilmemiz, okulun erken başlayıp geç kapanması nedeniyle yaz tatillerinin çok uzun olmaması bu fakülteyi yoğun yapan tercih yaparken düşündüren kısımlardan. Günü gününe olmasa bile düzen isteyen bir fakültedir aynı zamanda. Son gece halledebileceğimiz notlara sahip değiliz. Genç yaşta çok sorumluluk yüklendiği için biraz yıldırıcı olabiliyor. Yetiştirmeye çalıştığınız konular, sınavlar, sözlüler… Hele bir de öğrendiğimiz şeyler insan sağlığı ile ilgili olduğu için aman bunları da sonra öğrenirim diyebileceğimiz bir durum yok.
Peki bizim hiç mi sosyal yaşantımız yok?
Var tabii ki, eğer düzenli bir planınız olursa inanın her şeye vakit ayırabilirsiniz. Kendi yaşantımdan örnek vereyim mesela; hafta sonları boş, hafta içi de en azından bir günü ayırabiliyorum kendime. Kalan günlerde de derslere gidip haftalık bir toparlama yapmak yeterli. Gün içinde saatlerce çalışmak değil, gün içinde ne işlendi kısaca bir toparlamak sizi rahatlatır. Sınava son iki hafta kalana kadar falan derslere gidip kısa notlar almak işinizi bir nebze görür. Son iki hafta da ciddi çalışırsanız, hafta sonundan da biraz fedakarlık edersiniz güzelce bitirebilirsiniz 🙂
Gerçekten o kadar sayfayı ezberleyebiliyor muyuz?
Tabi ki de hayır 🙂 ‘O kadar sayfayı okuyor muyuz?’ bakın buna evet ama bizler de insanız, yani kalkıp 500-1000 sayfayı ezberleyemeyiz. Okursun, anlamaya çalışırsın, öğrenmeye çalışırsın. Şunu da belirteyim sınavlardan 100 alarak geçmiyoruz. Yani her şeyi bilmemiz imkansız. Öğrenebildiğimiz kadar öğrenip yeterli olabilecek düzeyde çalışıyoruz diyelim.
Tıp Fakültesini bitirdikten sonra ne olacak?
Tıp Fakültesini bitiren herkes doktor ünvanını alır. İsteyenler uzmanlık sınavına girip bir alanda uzmanlık yapabilir. Burada bir yanlış algı var, uzmanlık yaparken asistan olursunuz ama doktorsunuzdur da. Yani maaşınızı da alırsınız. Sonra uzmanlığınızı alırsınız. İsterseniz devlet hastanesinde, isterseniz özel hastenede, isterseniz de akademik olarak üniversitede kalırsınız. Uzmanlık olarak temel bilim de seçebilirsiniz fizyoloji, biyokimya gibi. Bu uzmanlıklar hastaları çok görmezler. Nöbetleri daha azdır, laboratuvar kısmında çalışırlar. Cerrahi bilim seçmezseniz ameliyatla kanla çok da işiniz olmaz yani. Sizin isteğinize, zevkinize göre bir uzmanlık alanı bulabilirsiniz. Uzmanlık yapmak istemeyenler de pratisyen hekim olarak acilde ya da aile sağlığı merkezlerinde çalışabilir.
Tıp istiyorum ama bu mesleğe uygun muyum bilmiyorum, nasıl anlarım?
Çalışmayı seven biri olmalısınız. Yani yeri geldiğinde kendinizden fedakarlık edebilmelisiniz gerek uyku olsun gerek özel yaşantınız olsun. Sabırlı biri olmalısınız en önemlisi. Bana kalırsa insanları sevmeniz ve güler yüze sahip olmanız lazım. Bu saydığım şeylerden son ikisi olmadan da iyi bir doktor olabilirsiniz ama bana kalırsa işimiz hasta insanlarla ve moral, motivasyon ve güler yüz çoğu ilaçtan daha etkili. Maddiyatını değil de maneviyatını öne çıkararak bu mesleği yaparsanız daha başarılı olursunuz. İşini severek yapan insanlar her zaman daha fazla ilerler daha mutlu olur. Her gelen hastanın ailenizden biri olduğunu düşünün ya da anne babanızı bir doktora götürdüğünüzü düşünün. Nasıl davranılmasını istiyorsanız nasıl bir hassasiyet istiyorsanız öyle davranın, bu sizi iyi yerlere götürecektir.
Son olarak eğer bu fakülteye isteyerek gelirseniz, bu okulu severek okursunuz. Ben çok istedim, bu kendi tercihimdi ve tüm zorluğuna bu sayede katlanabiliyorum. Kendime vakit de ayırabiliyorum. Tekrar sınava girsem tekrar yazardım diyebiliyorum. Birilerinin zorlamasıyla geldiğiniz yerde mutlu olmanız daha zor. Her şeyden önce kendinizi tanıyın, ne istediğinizin farkına varın, gittiğiniz yerlerde mutlu olun 🙂
Selcan H.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi